LEVHA
Dünya'nın yüzeyi kesintisizmiş gibi görünmesine rağmen, dev boyuttaki birbirine geçen parçalardan oluşmaktadır. Bu parçaların her birine levha denir.Levha, yerkabuğunu oluşturan parçalardan her birine verilen isim. Yerkabuğu tek parça halinde değil, dev bir yapboz şeklindedir. Her bir yerkabuğu parçasına Levha adı verilir.
Yerküre kızgın bir kütle halinde iken en üst kısmından soğumaya başlamıştır. Soğuyan kısım yerkabuğunu oluşturur. Okyanuslar altında 8-10 km, kıtaların altında 35-40 km kalınlığında olan yerkabuğunun altında sıcak ve akışkan Manto yer alır. Mantoda sıcaklık dış çekirdeğe yakın yerlerde 3700 °C, yerkabuğuna yakın yerlerde 870°C cıvarındadır. Bu sıcaklık farkı mağmanın dikey konveksiyon hareketine sebep olur. Yükselen mağma yerkabuğuna çarptığında yatay yönde akışa geçer. Bu hereket üzerinde yer alan yerkabuğunu akış yönünde sürükler. Çekiştirilen yerkabuğu parçalara ayrılır ve sürüklenmeye başlar. Levhalar bir akarsuda sürüklenen ağaç misali yılda 25cm'ye kadar hereket eder.Mağmanın sürüklediği parçalar Levha hareketlerine sebep olur.
Dünya'nın yüzeyi kesintisizmiş gibi görünmesine rağmen, dev boyuttaki birbirine geçen parçalardan oluşmaktadır. Bu parçaların her birine levha denir.Levha, yerkabuğunu oluşturan parçalardan her birine verilen isim. Yerkabuğu tek parça halinde değil, dev bir yapboz şeklindedir. Her bir yerkabuğu parçasına Levha adı verilir.
Yerküre kızgın bir kütle halinde iken en üst kısmından soğumaya başlamıştır. Soğuyan kısım yerkabuğunu oluşturur. Okyanuslar altında 8-10 km, kıtaların altında 35-40 km kalınlığında olan yerkabuğunun altında sıcak ve akışkan Manto yer alır. Mantoda sıcaklık dış çekirdeğe yakın yerlerde 3700 °C, yerkabuğuna yakın yerlerde 870°C cıvarındadır. Bu sıcaklık farkı mağmanın dikey konveksiyon hareketine sebep olur. Yükselen mağma yerkabuğuna çarptığında yatay yönde akışa geçer. Bu hereket üzerinde yer alan yerkabuğunu akış yönünde sürükler. Çekiştirilen yerkabuğu parçalara ayrılır ve sürüklenmeye başlar. Levhalar bir akarsuda sürüklenen ağaç misali yılda 25cm'ye kadar hereket eder.Mağmanın sürüklediği parçalar Levha hareketlerine sebep olur.
LEVHA TEKTONİĞİ KURAMI:
1915yılında Alman bilim adamı Alfred Wegener, ilk defa kıtaların kayması varsayımını ortaya attı. Bunu haritaya bakarken kıtaların birbirini tamamlayan bir yap-boz gibi olmasını görüp, araştırarak buldu.Bu teoriye göre yeryüzü I.zamanda kıtalar tek bir parça halindeydi. Buna “ Pangaea” adını verdi.Onu çevreleyen deniz ise “Panthalassa” idi. Bu karalar çeşitli kuvvetlerin etkisi ile birbirlerinden uzaklaşmaya başladılar. Katmanlar hareket ettikçe Pangaea ikiye ayrıldı. Kuzeyde “Laurasia” ve güneyde “Gondwanaland” oluştu.Bu iki kıta “Tethys denizi” ile ikiye ayrılıyordu. . |
Karaların bu yatay hareketlerin sonucunda kıtalar oluştu. Kıtaların arasındaki boşluklara suların dolması ile de okyanuslar ve denizler meydana geldi.1960'lı yıllarda Levha Tektoniği Kuramı adı altında gelişen kuram, 70'li yılların başında tamamlandı. Buna göre yerin dış kısmını yaklaşık 70–100 km. kalınlığındaki Litosfer oluşturmaktadır.
Dünya'nın yüzeyi kesintisizmiş gibi görünmesine rağmen, dev boyuttaki birbirine geçen parçalardan oluşmaktadır. Levha adı verilen bu parçalar sürekli ama çok yavaş olarak birbirlerine göre hareket etmektedir. Levhalar, levha sınırı ya da levha kenarı ile sonlanır. Deprem ve yanardağların çoğu bu bölgelerde görülür.Litosfer, kendine oranla daha yumuşak ve akıcı sayılabilir bir madde olan Magma üzerinde, tıpkı su üzerinde yüzen tahta parçaları gibi 1–2 cm/yıl hızla kaymaktadırlar. Bazı levhalar birbirinden uzaklaşır. |
TEMEL İLKELERİ
Alman bilim adamı Alfred Wegener'in Kıta Kayması Teorisi'nin geliştirilmesi sonucu oluşmuştur. Başlangıçta tüm kıtaların Pangea adında tek bir kıta olduğu, sonradan parçalanarak zamanla günümüzdeki yerlerine ulaştığı görüşünü ortaya attı. Dünya'nın yüzeyi kesintisiz gibi görünüyorsa da gerçekte dev boyuttaki bir yap-boz gibi birbirine geçen parçalardan oluşmaktadır. Levha adı verilen bu parçalar, çok yavaş olarak sürekli biçimde birbirlerine göre hareket ederler. Bir levha, yalnızca okyanusal ya da kıtasal litosferden oluşabildiği gibi her iki litosfer türünü de içerebilir. Levhalar, levha sınırı ya da levha kenarı ile sonlanır. Depremlerin ve yanardağların çoğu bu bölgelerde görülür. Pangea verilen tek kıta parçasını çevreleyen denize Panthalassa denmekdir. Zaman içerisinde katmanlar hareket ettikçe Pangaea ikiye ayrıldı. Kuzeyde Laurasia ve güneyde Gondwanaland oluştu. Bu iki kıta Tetis (Tethys) denizi ile ikiye ayrıldı. Katmanların hareketi ile kıtalar iyice ayrılarak bugünkü hâlini aldı.
Yer yüzeyinin kabuğu, manto üzerinde, izostazi adı verilen, bir ağacın su üzerinde yüzmesi ile karşılaştırılabilecek bir denge halinde dururlar. Mantonun kaldırma gücü, su ve ağaç örneğinde olduğu gibi kabuğun manto içine 'batmış' olan hacmi ile orantılıdır. Bu nedenle yükseltilerin fazla olduğu kıta bölgelerinde, artan kütle ile koşut olarak kabuğun manto derinliklerine uzanan kısmı da daha fazla olmalıdır. Yüksek dağ sıralarının derinlere dalan 'kökleri' yer kabuğunun böyle alanlarda 70 km kadar kalın olmasına yol açar. Öte yandan, karaların yükselmesi, bağıl olarak daha hafif materyelden oluşmaları ile ilişkilidir. Böylece okyanusal kabuk daha ince olmasına karşın daha ağır materyelden oluşmuş ve astenosfer içine doğru kıtalara oranla daha fazla 'batmış' durumdadır. Bu, kıtaların manto içerisine doğru uzanan daha derin kökleri olmasına rağmen, ağırlık merkezlerinin okyanus tabanlarına oranla daha yüksekte yer alması ile sonuçlanır.
Yüzey şekillerinin jeolojik zaman boyutu içinde evrimi levha hareketleri çerçevesinde gerçekleşir. Yer kabuğu ve hemen altındaki manto katmanının birleşmesinden oluşan taş küre (litosfer), yavaş bir hareketle yer değiştiren 12 ayrı 'levha' halinde, değişken bir yap-boz tablosu oluşturur. Yarı akışkan astenosfer tabakası üzerinde yüzer durumda bulunan bu levhaların hareketi için gereken enerjiyi, astenosfer tabakasındaki konveksiyon akımları sağlar. Levhalar birbirleriyle sürekli temas halinde olduklarından, hareketlerinin yön ve şiddetini, yerin derinliklerinden gelen itici gücün özellikleri olduğu kadar levhaların birbiri ile olan ilişkileri de belirler. Böylece, kısa dönemde belirli bir düzen içinde süren levha hareketlerinin, zaman ölçeği büyütüldüğünde kaotik ve önceden belirlenemez bir biçimde gerçekleştiği gözlenir.
Alman bilim adamı Alfred Wegener'in Kıta Kayması Teorisi'nin geliştirilmesi sonucu oluşmuştur. Başlangıçta tüm kıtaların Pangea adında tek bir kıta olduğu, sonradan parçalanarak zamanla günümüzdeki yerlerine ulaştığı görüşünü ortaya attı. Dünya'nın yüzeyi kesintisiz gibi görünüyorsa da gerçekte dev boyuttaki bir yap-boz gibi birbirine geçen parçalardan oluşmaktadır. Levha adı verilen bu parçalar, çok yavaş olarak sürekli biçimde birbirlerine göre hareket ederler. Bir levha, yalnızca okyanusal ya da kıtasal litosferden oluşabildiği gibi her iki litosfer türünü de içerebilir. Levhalar, levha sınırı ya da levha kenarı ile sonlanır. Depremlerin ve yanardağların çoğu bu bölgelerde görülür. Pangea verilen tek kıta parçasını çevreleyen denize Panthalassa denmekdir. Zaman içerisinde katmanlar hareket ettikçe Pangaea ikiye ayrıldı. Kuzeyde Laurasia ve güneyde Gondwanaland oluştu. Bu iki kıta Tetis (Tethys) denizi ile ikiye ayrıldı. Katmanların hareketi ile kıtalar iyice ayrılarak bugünkü hâlini aldı.
Yer yüzeyinin kabuğu, manto üzerinde, izostazi adı verilen, bir ağacın su üzerinde yüzmesi ile karşılaştırılabilecek bir denge halinde dururlar. Mantonun kaldırma gücü, su ve ağaç örneğinde olduğu gibi kabuğun manto içine 'batmış' olan hacmi ile orantılıdır. Bu nedenle yükseltilerin fazla olduğu kıta bölgelerinde, artan kütle ile koşut olarak kabuğun manto derinliklerine uzanan kısmı da daha fazla olmalıdır. Yüksek dağ sıralarının derinlere dalan 'kökleri' yer kabuğunun böyle alanlarda 70 km kadar kalın olmasına yol açar. Öte yandan, karaların yükselmesi, bağıl olarak daha hafif materyelden oluşmaları ile ilişkilidir. Böylece okyanusal kabuk daha ince olmasına karşın daha ağır materyelden oluşmuş ve astenosfer içine doğru kıtalara oranla daha fazla 'batmış' durumdadır. Bu, kıtaların manto içerisine doğru uzanan daha derin kökleri olmasına rağmen, ağırlık merkezlerinin okyanus tabanlarına oranla daha yüksekte yer alması ile sonuçlanır.
Yüzey şekillerinin jeolojik zaman boyutu içinde evrimi levha hareketleri çerçevesinde gerçekleşir. Yer kabuğu ve hemen altındaki manto katmanının birleşmesinden oluşan taş küre (litosfer), yavaş bir hareketle yer değiştiren 12 ayrı 'levha' halinde, değişken bir yap-boz tablosu oluşturur. Yarı akışkan astenosfer tabakası üzerinde yüzer durumda bulunan bu levhaların hareketi için gereken enerjiyi, astenosfer tabakasındaki konveksiyon akımları sağlar. Levhalar birbirleriyle sürekli temas halinde olduklarından, hareketlerinin yön ve şiddetini, yerin derinliklerinden gelen itici gücün özellikleri olduğu kadar levhaların birbiri ile olan ilişkileri de belirler. Böylece, kısa dönemde belirli bir düzen içinde süren levha hareketlerinin, zaman ölçeği büyütüldüğünde kaotik ve önceden belirlenemez bir biçimde gerçekleştiği gözlenir.
Levhaların birbirinden ayrıldığını ortaya koyan veriler
1. Kuzey ve Güney Amerika ile Avrupa ve Afrika kıta sınırlarındaki mükemmel uyum
|
2. Fosil benzerlikleri. Mesosaurus adlı sürüngenin Güney Amerika ve Afrika'da yaşamış olması :
|
3. Kaya benzerlikleri. Kıta sınırlarında aynı yaşlardaki katmanlara rastlanması ve sıradağların devamlılığı :
|
4. Ekvatordaki buzul tortuları ve Antartika'daki mercan resifleri.
|
LEVHALAR NİÇİN HAREKET EDERLER?
Dünyanın merkezine doğru inildikçe ısı devamlı olarak artar. Yerin sıcaklığının 1 C0 artması için inilmesi gereken derinlik her bölgede aynı değildir. Yaklaşık olarak her 33 m de yerin sıcaklığı 1 C0 artar. Buna Jeotermik gradyan denir. Yerin içinden yeryüzüne doğru akan ısı enerjisine yerin ısı akısı denir. Bunun değeri jeotermik gradyana bağlı olduğu gibi, ısının içinden geçtiği kayaç kütlesinin ısı iletkenliğine bağlıdır. Jeotermik derece; ısının bir derece yükselmesi için bilinmesi gereken derinlik olup, ortalama 300 m dir.
Tüm levhalar bir ısıtıcı gibi çalışan yer çekirdeğinin etkisiyle hareket eder. Bu hareket konveksiyon akımı denilen fiziksel etkiden kaynaklanır.
Konveksiyon şöyle işler: Mantoda yatay ve dikey yönlü akımlar olmaktadır. Yerin en derin kısmında yer alan çekirdek en sıcak katmandır. Mantonun çekirdeğe yakın kısımları ısınıp hafifleyerek yukarı doğru çıkar, yer kabuğu ile temas halinde olan manto kısmı ise soğur ve ağırlaşıp dibe doğru çöker. Mantoda ki bu ısı akımlarının neden yukarı-aşağı olan bu hareket sırasında madde hareket ederken yüzeydeki plakaları hareket ettirir.
Dünyanın merkezine doğru inildikçe ısı devamlı olarak artar. Yerin sıcaklığının 1 C0 artması için inilmesi gereken derinlik her bölgede aynı değildir. Yaklaşık olarak her 33 m de yerin sıcaklığı 1 C0 artar. Buna Jeotermik gradyan denir. Yerin içinden yeryüzüne doğru akan ısı enerjisine yerin ısı akısı denir. Bunun değeri jeotermik gradyana bağlı olduğu gibi, ısının içinden geçtiği kayaç kütlesinin ısı iletkenliğine bağlıdır. Jeotermik derece; ısının bir derece yükselmesi için bilinmesi gereken derinlik olup, ortalama 300 m dir.
Tüm levhalar bir ısıtıcı gibi çalışan yer çekirdeğinin etkisiyle hareket eder. Bu hareket konveksiyon akımı denilen fiziksel etkiden kaynaklanır.
Konveksiyon şöyle işler: Mantoda yatay ve dikey yönlü akımlar olmaktadır. Yerin en derin kısmında yer alan çekirdek en sıcak katmandır. Mantonun çekirdeğe yakın kısımları ısınıp hafifleyerek yukarı doğru çıkar, yer kabuğu ile temas halinde olan manto kısmı ise soğur ve ağırlaşıp dibe doğru çöker. Mantoda ki bu ısı akımlarının neden yukarı-aşağı olan bu hareket sırasında madde hareket ederken yüzeydeki plakaları hareket ettirir.
LEVHALARIN UZAKLAŞTIĞI YERLERDE:
1-Okyanus ortası sırtları,(Atlas Okyanusundaki sırt 2500m yüksekliktedir.)
2-volkanik adalar,
3-Kabuk oluşumu,
4-Okyanus tabanı genişlemesi olayları yaşanır.
5-Uzaklaşmayla oluşan kırıklardan magma yeryüzüne çıkar ve volkanizma olayları oluşur.
Yine levhaların birbirinden uzaklaştığı yerde okyanus tabanından bazal tik lavlar çıkar ve bunlar katılaşarak kıta kenarlarına eklenir Kıtalar birbirinden uzaklaşır, okyanus tabanları genişler. Ayrılan levhalara en iyi örnek Atlas Okyanusudur.
Başlıca ayrılan levhalar,
Avustralya İle Antarktika, Afrika, Hindistan,
Amerika levhaları ile Afrika, Avrasya, Antarktika
Pasifik levhası İle Antarktika, Naska, Kokos
1-Okyanus ortası sırtları,(Atlas Okyanusundaki sırt 2500m yüksekliktedir.)
2-volkanik adalar,
3-Kabuk oluşumu,
4-Okyanus tabanı genişlemesi olayları yaşanır.
5-Uzaklaşmayla oluşan kırıklardan magma yeryüzüne çıkar ve volkanizma olayları oluşur.
Yine levhaların birbirinden uzaklaştığı yerde okyanus tabanından bazal tik lavlar çıkar ve bunlar katılaşarak kıta kenarlarına eklenir Kıtalar birbirinden uzaklaşır, okyanus tabanları genişler. Ayrılan levhalara en iyi örnek Atlas Okyanusudur.
Başlıca ayrılan levhalar,
Avustralya İle Antarktika, Afrika, Hindistan,
Amerika levhaları ile Afrika, Avrasya, Antarktika
Pasifik levhası İle Antarktika, Naska, Kokos
LEVHALARIN KAVUŞTUĞU YERLERDE
1-Dalma –batma olayı oluşur.
2- Okyanusal ve bir kıtasal levhanın çarpışmasıyla derin okyanus çukurları meydana gelir.
3-Volkanizma, Volkanik ada yayları ortaya çıkar,
4-Bir bariyer gibi dizilen volkanik ada yayları kıtalar ile okyanuslar arasında iç denizleri oluşturmaktadır.
5- Depremler oluşmaktadır.
6- Kabuk erimesi ve magma oluşumu gerçekleşir.
7- metemorfizma olayları meydana gelmektedir.
8- İki kıtasal ya da bir kıtasal ve bir okyanusal levhanın çarpışmasıyla kıvrımlı dağ sıraları oluşur.
Örnek; Kuzeyde yer alan Avrasya kıtası ile güneyde yer alan Gondwana kıtasının çarpışması sonucu güney Avrupa ile Kuzey Afrika arasında yer alan Tethys(tetis) denizindeki tortullar sıkışmış, kıvrılıp yükselerek alp-Himalaya dağ sisteminin oluşmasına yol açmıştır.Kavuşan levhalara en güzel örnek ise Pasifik Okyanusudur.
Başlıca kavuşan levhalar;
Avustralya- Pasifik,
Avrasya- Pasifik,
Avrasya – Hindistan
Pasifik - Kuzey Amerika
Not: Dünya üzerindeki volkanik alanlarla; deprem bölgeleri, fay hatları, genç kıvrım dağları ve sıcak su kaynakları arasında bir paralellik vardır. Bu alanların çoğu Kıta veya levha sınırlarında yer alır. Genç sıradağlar, Volkanlar, volkanik ada yayları, Okyanus ortası sırtları, Büyük trans form faylar, grabenler, sıcak su kaynakları, deprem zonlarının hemen hepsi bu hatlardadır. Sebebi bu alanlarda yer kabuğunun hareket halinde olmasıdır.
Tektonik depremler özellikle son jeolojik devirlerde oluşmuş arazilerde daha çok görülür. Çünkü bu gibi alanlarda yer katmanları henüz tam yerine oturmamıştır ve kırıklarla parçalanmıştır.
Tektonik depremler özellikle son jeolojik devirlerde oluşmuş arazilerde daha çok görülür. Çünkü bu gibi alanlarda yer katmanları henüz tam yerine oturmamıştır ve kırıklarla parçalanmıştır.
1-Dalma –batma olayı oluşur.
2- Okyanusal ve bir kıtasal levhanın çarpışmasıyla derin okyanus çukurları meydana gelir.
3-Volkanizma, Volkanik ada yayları ortaya çıkar,
4-Bir bariyer gibi dizilen volkanik ada yayları kıtalar ile okyanuslar arasında iç denizleri oluşturmaktadır.
5- Depremler oluşmaktadır.
6- Kabuk erimesi ve magma oluşumu gerçekleşir.
7- metemorfizma olayları meydana gelmektedir.
8- İki kıtasal ya da bir kıtasal ve bir okyanusal levhanın çarpışmasıyla kıvrımlı dağ sıraları oluşur.
Örnek; Kuzeyde yer alan Avrasya kıtası ile güneyde yer alan Gondwana kıtasının çarpışması sonucu güney Avrupa ile Kuzey Afrika arasında yer alan Tethys(tetis) denizindeki tortullar sıkışmış, kıvrılıp yükselerek alp-Himalaya dağ sisteminin oluşmasına yol açmıştır.Kavuşan levhalara en güzel örnek ise Pasifik Okyanusudur.
Başlıca kavuşan levhalar;
Avustralya- Pasifik,
Avrasya- Pasifik,
Avrasya – Hindistan
Pasifik - Kuzey Amerika
Not: Dünya üzerindeki volkanik alanlarla; deprem bölgeleri, fay hatları, genç kıvrım dağları ve sıcak su kaynakları arasında bir paralellik vardır. Bu alanların çoğu Kıta veya levha sınırlarında yer alır. Genç sıradağlar, Volkanlar, volkanik ada yayları, Okyanus ortası sırtları, Büyük trans form faylar, grabenler, sıcak su kaynakları, deprem zonlarının hemen hepsi bu hatlardadır. Sebebi bu alanlarda yer kabuğunun hareket halinde olmasıdır.
Tektonik depremler özellikle son jeolojik devirlerde oluşmuş arazilerde daha çok görülür. Çünkü bu gibi alanlarda yer katmanları henüz tam yerine oturmamıştır ve kırıklarla parçalanmıştır.
Tektonik depremler özellikle son jeolojik devirlerde oluşmuş arazilerde daha çok görülür. Çünkü bu gibi alanlarda yer katmanları henüz tam yerine oturmamıştır ve kırıklarla parçalanmıştır.